TÜRK SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNDA MALULLÜK SİGORTASI

TÜRK SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNDA

MALULLÜK SİGORTASI

GİRİŞ

Sosyal güvenliği; sosyal riskler karşısında toplumun tüm bireylerinin korunması ve gerekli önlemlerin alınarak ortaya çıkabilecek zararların karşılanması olarak tanımlanabilir

Sosyal güvenlik sistemleri toplumun ekonomik ve sosyal koşullarından doğrudan etkilenmektedir. Sosyal güvenliğin ilk temelleri ilk dönemlerde aile, vakıflar ve yardım sandıkları gibi mekanizmalar ile atılmıştır. Sanayileşme ile birlikte hayatlarını emekleri dışında bir imkânı olmadan devem ettirmek zorunda kalan ve çoğunlukla ağır çalışma koşulları altında çalışmak zorunda olan işçi sınıfı doğmuştur. Ortaya çıkan işçi sınıfının büyük bir çoğunluğu karşılaştıkları iş kazaları sebebiyle hayatını kaybetmiş yahut malul kalması ve beraberinde kısa vadeli yardım anlayışı yerini hak kavramına bırakmasına sebep olmuş, işçi sınıfının da güçlenmesi beraberinde işçi sınıfı lehine birtakım imtiyazların tanınmasını kaçınılmaz hale getirmiştir.  Modern sosyal güvenlik sistemlerinin temelleri de bu dönemde atılmaya başlanmıştır.

Türkiye’de; sosyal güvenlik hakkı vazgeçilmez ve devredilemez bir insan hakkı olarak Anayasal güvence altına alınmıştır. 1982 Anayasasının 60.maddesine göre devlet sosyal güvenliğe yönelik tedbirleri almak ve gerekli teşkilatı kurmakla yükümlüdür. Uluslararası hukuk belgeleri bu güvenceye yer vermektedir. 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde Sosyal güvenlik kavramı uluslararası düzeyde ilk defa temel bir hak olarak düzenlenmiştir.

Finansman sorunu Türk sosyal güvenlik sisteminin içerdiği ciddi yapısal sorunların başında yer almaktadır. Sosyal güvenlik kurumlarının sürekli büyüyen açıkları kendi içerisinde çalışamaz hale geldiğinden bireylere gelir ve aylık bağlama için hazineden destek almak zorunlu hale gelmiştir.

Reform çalışmaları neticesinde 20.05.2006 tarihinde yürürlüğe giren ve kurumsal yapıda tek çatı esasını öngören 5502 sayılı “Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu” ile mevcut sosyal güvenlik kurumları olan Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı’nın tüzel kişilikleri sona erdirilmiş ve tümünün malvarlığı Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredilmiştir. Yine bu amaçla 1.10.2008 tarihinde tüm hükümleri ile yürürlüğe giren 5510 sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu” kabul edilmiştir.

Sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması ile beraberinde daha önceden farklı şekillerde tanımlanmış olan malullük kavramında da birlik sağlanmıştır.

Bu yazımızda sosyal güvenlik kavramının tanımı sosyal riskler tanımlanmış olup malullük kavramı ve Türk sosyal güvenlik hukukunda malullük sigortasının tarihi gelişimine yer verilecektir.

İkinci bölümde malul sayılmayı gerektirecek durumlar ve malullük aylığına hak kazanma koşulları ele alınarak 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu esas alınarak incelenecektir.

Son bölümde ise malullük sigortasından sağlanan yardımlara ve en temel hak olan malullük aylığı malullük aylığının hesaplanması, başlangıcı, artırılması ve kesilmesi gibi durumlarla birlikte malullük aylığına hak kazanmış olanlara sağlanan diğer yardımlar da açıklanacaktır.

BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAM OLARAK SOSYAL GÜVENLİK MALULLÜK

1.1. Sosyal Güvenlik Kavramı

1.1.1. Genel Olarak

İnsanların geleceklerini güvence altına alma isteği, hastalık, işsizlik, malullük ve yaşlılık gibi durumlarda gelirlerinde azalmaya sebep olma ihtimali ile başkalarının desteğine muhtaç bir hayat sürmelerine yönelik kaygı insanları ve karşılaşabilecekleri tehlikeleri ortadan kaldırmak için birtakım tedbirler alma düşüncesi neticesinde sosyal güvenlik düşüncesi ortaya çıkmıştır.[1]

Sosyal güvenlik ihtiyacı insanlık tarihi kadar eskidir.[2] Sosyal güvenlik; sosyal devlet anlayışının bir ürünüdür.[3] Sosyal devletin gerçekleşme amacı olan sosyal güvenlik kavramı yarından emin olmak isteğinin somut bir belirtisidir.”[4]

1.2. Sosyal Güvenliğin Tanımı

“Sosyal” ve “Güvenlik” kelimelerinden oluşan sosyal güvenlik kavramı, bu kelimelerin her biri kendi başına içerdikleri anlamdan farklı bir anlamda kullanılmaktadır. Teori gerekse pratikte sosyal güvenlik kavramının anlamı pek çok biçimlerde yorumlanmaktadır.[5]

Sosyal kelimesi “bir topluluğa ait” anlamına gelmektedir.[6] Sosyal kelimesi, kavram olarak toplumu oluşturan bireylerin birbirleriyle uyum içerisinde olmasını ifade etmektedir.[7] Güvenlik kelimesi herhangi bir tehlikenin yokluğunu ifade etmektedir.

Bu iki kelimenin birleşmesinden meydana gelen “sosyal güvenlik” kavramı ile ilgili olarak yapılan tanımlardan bir kısmı ise aşağıda yer almaktadır.

Sosyal Güvenlik doktrinde; “İnsanların iradeleri dışında maruz kaldıkları tehlikelerin zararlarından kurtarılma garantisidir.”[8] Olarak tanımlanmaktadır.

1.3. Sosyal Güvenlik Hakkı

Sosyal güvenlik ile ilgili kanuni düzenlemeler geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren hayata geçirilmeye başlanmış ve önce ülkeler  bazında uygulanmak üzere programlar oluşturulmuştur.[9] Globalleşen dünya sistemi ile birlikte, sosyal güvenlik politikaları da evrenselleştirmiş, sosyal güvenlik ve ekonomi politikaları arasında olumlu bir etkileşim ortaya çıkmıştır.[10]  Sosyal güvenlik uygulamalarının kapsamının genişlemesi ile birlikte sosyal güvenlik kişiler için vazgeçilmez bir insan hakkı hüviyeti kazanmıştır. [11]

Sosyal güvenlik hakkının yer bulduğu uluslararası belgelerde kısaca değinmek gerekir ise; 10.12.1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 22.maddesinde toplum üyesi olan herkesin sosyal güvenlik hakkının bulunduğu belirtilmektedir. Bu kapsamda Sosyal güvenlik hakkına yönelik olarak Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun sosyal güvenlik hakkı ile ilgili olarak uluslararası düzeydeki en kapsamlı düzenlemesi, “1952 tarih ve 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi’nden de bahsedilmesi gerekir.

Ayrıca Sosyal güvenlik hakkı ulusal düzeydeki kaynaklarının başında yer alan ülke anayasalarında da kendine yer bulmuştur. 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 60.maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” ifadesi yer almaktadır. Bu kapsamda Sosyal güvenlik hakkı vazgeçilmez ve devredilmez bir insan hakkı olup bu hakkın kullanımında kişiler arasında hiçbir ayrım gözetilmemektedir.[12]

1.4. Sosyal Güvenlikte Riskler

Sosyal güvenlik düşüncesinin amacı insanları risklere ve belirsizliklere karşı inc-sanları korumaktır.[13] Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 28 Haziran 1952 tarihli ve 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi sosyal risk sayılabileceği hususuna açıklık getiren ülkelerin refah seviyesine bakılmaksızın, tüm milletlerin tatbik edebileceği evrensel bir sosyal politika belgesidir.[14]

Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 28 Haziran 1952 tarihli ve 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi, sağlık, hastalık, işsizlik, yaşlılık, iş kazası ve meslek hastalıkları, aile ödenekleri, analık, maluliyet ve ölüm olmak üzere dokuz tane sosyal riskten bahsetmektedir. Sözleşmeye taraf ülkeler bahsi geçen dokuz adet sosyal riskten birinin işsizlik, iş kazası ve meslek hastalığı, yaşlılık, malullük veya ölüm riskine yönelik olması şartı ile  en az üçünü tatbik etmesi gerekmektedir.[15]

Türkiye Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesini 1971 tarihinde kısmen onaylamış ve aile ödenekleri riskini dışındaki sekiz tanesini kabul etmiştir. [16]

Sosyal riskler kısa dönemli riskler ve uzun dönemli riskler şeklinde kategorize edilebileceği[17] gibi; iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık, analık gibi geçici gelir kaybına uğratan riskler ve maluliyet, yaşlılık ve ölüm gibi sürekli gider artışlarına sebep olan riskler şeklinde de ifade edilebilir.[18]

1.5. Sosyal Sigortalar

Türk sosyal güvenlik sisteminde; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun (SSGSSK) 3.maddesinde sosyal sigortaların kısa vadeli sigorta kolları ve uzun vadeli sigorta kolları olmak üzere ikiye ayrılmış olduğu görmekteyiz.

1.5.1. Kısa Vadeli Sigorta Kolları

5510 sayılı Kanunun “Kısa Vadeli Sigorta Hükümleri” başlıklı üçüncü bölümünde 13 ve 24.madde arasında yer alan toplam 12 maddede düzenlenmiştir. 

Kısa vadeli sigorta kollarını nitelikleri bakımından, “mesleki risk” ve “sosyal risk” olmak üzere iki ana grup altında toplamak mümkündür. Bu gruplamaya göre iş kazası ve meslek hastalıkları mesleki riskleri oluştururken, hastalık ve analık halleri ise sosyal riskleri oluşturmaktadır. [19]

1.5.2. Uzun Vadeli Sigorta Kolları

5510 sayılı Kanunda, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları (MYÖ) ile ilgili düzenlemeler, Kanunun, “Uzun Vadeli Sigorta Hükümleri” başlıklı dördüncü bölümünde yer alan 25-42. maddeler arasında belirtilmiştir. Malullük, yaşlılık ve ölüm risklerinin tehditlerine karşı bireyleri ve aileleri kurtarmak maçını taşımaktadır. [20]

1.6. Uzun Vadeli Risklerden- Malullük Durumu

Malullük durumu, kısa süreli değil sürekli bir nitelik taşımaktadır. Malullük hali doğuştan ya da sonradan meydana gelebilir.

1.6.1. Malullük Kavramı

Maluliyet; illet kökünden gelmekte olup sağlam olmayan hastalık ve sakatlık anlamına gelmekte olup; “bir kişinin dıştan gelen etki veya bir kaza ya da hastalık sonucunda hareket yeteneğini tümüyle ya da kısmen kaybetmesidir.”[21]

Malullük durumu ise iş göremezlik halinin süreklilik arz etmesi sebebi ile bireylerin eski işlerini bir daha yapamayacaklarını ifade eder.[22]

Malullük nedeni ile çalışma veya meslekte kazanma gücünü kısmen ya da tamamen kaybetme ihtimali bulunan sigortalıların mali açıdan sıkıntılar yaşaması kaçınılmazdır. Malullük durumu sosyal güvenlik hukuku tarafından güvence altına alınmış bir sosyal riski olup malullük nedeni ile ekonomik yoksunluğa düşecek kişilere malullük sigortası tarafından destek verilir.[23]

1.6.2. Malullük ile İlişkili Kavramlar

1.6.2.1. İş Göremezlik Kavramı

İş göremezlik; iş kazası, meslek hastalığı, hastalık veya kaza sonucu kişilerin fiziksel ya da zihinsel durumlarında meydana gelen olumsuzluk nedeni ile geçici veya kalıcı bir şekilde çalışma hayatında bulunamaması olarak tanımlanabilir.[24]

Çalışamama durumunun ortadan kalma süresine göre iş göremezliğin geçici veya sürekli olarak gerçekleşmesi mümkündür.

Malullük sigortası açısından maluliyet kavramının kabul edilebilmesi sürekli iş göremezliğin belli bir düzeyde olması gerekmektedir.[25] Bu oran 5510 sayılı Kanunda “çalışma gücünün veya iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60 oranında kaybedilmesi” şeklinde geçmektedir (m.25).

1.6.2.2. Çalışma Gücü Kaybı

Ç gücü kaybı, kişinin karşılaşmış olduğu bedensel zarar neticesinde gelir elde etme yeteneğinin kısıtlanması şeklinde tanımlanabilir.[26]

Çalışma gücü kaybının belirlenmesinde iş göremezliğin ortaya çıkış şekli çok önemli değildir. Çalışma gücü kaybı sadece kişinin yapmış olduğu iş bakımından değil, çalışma potansiyeli olan herhangi bir iş bakımından değerlendirilmektedir.[27]

22.06.1972 tarihli Resmi Gazetede (R.G.) yayınlanan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde  (SSSİT), kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hallerinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağının tespitine yönelik açıklamalara, sigortalıların hangi hallerde başka birinin sürekli bakımına muhtaç durumda sayılacaklarına yönelik bilgilendirmelere, malul sayılan kişilerin işe alıştırma (rehabilitasyon) çalışmalarına ve Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun görevleri ve çalışma şekline yer verilmiştir.[28]

Çalışma gücü kaybının tespitine yönelik olarak SGK tarafından 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı R.G.’de Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği (ÇGMKGKY) yayımlanmış, daha sonra 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı R.G.’de yayımlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğinin (MTİY) yürürlüğe girmesiyle birlikte ÇGMKGKY’de bulunan birçok hüküm yürürlükten kaldırılmıştır.

Sigortalıların çalışma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediklerinin tespitinde dikkate alınacak olan Ek-1 hastalık listesine[29] MTİY’de yer verilmiş, aynı yönetmelikte hastalık listesinde bulunan tıbbi kriterlerin üç yılda bir olacak şekilde değerlendirileceği hususuna da değinilmiştir.

1.6.2.3. Meslekte Kazanma Gücü Kaybı

Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Malullük ile ilgili kavramlardan bir diğerini oluşturmaktadır.

5510 sayılı Kanunun madde 25 düzenlemesinde “Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, 4.maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malul sayılır.” (5510 s.k.m.25).  denilmektedir.

Buna göre malullük aylığından faydalanabilmek için en az %60 oranında çalışma gücü kaybına uğramış olmaları yeterlidir.[30] Buna karşın Meslekte kazanma gücü kaybına istinaden malullük aylığına hak kazanmak için meslekte kazanma güçlüğüne sebep olan olayın iş kazası veya meslek hastalığı sebebiyle gerçekleşmesi gerekmekte olup farklı bir sebeple %60 ve üzeri bir oranla meslekte kazanma gücünü kaybetse dahi malullük aylığına hak kazanamayacaktır.[31]

Meslekte kazanma gücü kaybının belirlenmesinde ÇGMKGKY’nin 22.maddesince belirtilmiş olan beş cetvel esas alınmaktadır.  Bu cetveller A, B, C, D ve E şeklinde düzenlenmiş olup cetvellerin düzenlenmesinde tıbbi veriler esas alınmıştır. A cetveli iş kazaları ve meslek hastalıklarının neden olduğu arıza çeşitlerini, B cetveli iş kollarını, C cetveli sürekli iş göremezlik simgelerini ve D cetveli meslekte kazanma gücünün azalma oranlarını gösterirken, son olarak E cetveli ise D cetveline göre belirlenmiş olan oran ve sigortalının yaşını baz alarak meslekte kazanma gücünün azalma oranının tespiti için kullanılmaktadır.

Sigortalıların meslekte kazanma gücü kayıp oranları hakkındaki karar ilgili kurumca verilmektedir. Sigortalıların rapor sonucuna itiraz etmeleri durumunda karar mercii Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruludur (SSYSK).

1.6.3. Malullük ve  Benzer Kavramlar

Malullük kavramı farklı anlam ifade etmesine rağmen sıklıkla ve hatalı olarak sakatlık, engellilik, özürlülük ve hastalık gibi kavramlarla karıştırılmaktadır.

Malullük kavramının en çok karıştırıldığı kavram sakatlıktır.  Türk Hukuk sisteminde malullük sakatlıktan daha ileri bir safhayı belirtmektedir. 2022 sayılı “65 Yaşını Doldurmuş, Muhtaç, Güçsüz, Kimsesiz ve Sakat Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanun”a göre, çalışma ve iş görme gücünü %40-%70 arası kaybedenler sakat, %70’den fazla kaybedenler ise malul olarak kabul edilmektedir (m.5).

Türk Sosyal Güvenlik Hukukunda malullüğün oluşabilmesi için sakatlıkta dahil birkaç unsurun bir araya gelmesi gerekmektedir. Kısaca her malullük durumu aynı zamanda bir sakatlık haliyken, her sakatlık maluliyet durumu oluşturmamaktadır. [32]

Malullük ile özürlülük kavramları da karıştırılan iki kavramdır. Malullük tespiti “Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde yapılırken, engellilik oranının tespiti ise “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları” hakkındaki yönetmeliğe göre yapılmaktadır. Engellilik oranı ile çalışma gücü kaybı oranı farklı şeyleri ifade etmektedir. 

İKİNCİ BÖLÜM

MALULLÜK AYLIĞINA HAK KAZANMA KOŞULLARI

2.1. Malul Sayılma

2.1.1. Genel Olarak

Malullük sigortası 5510 sayılı SSGSSK’da 25-27.maddeler arasında düzenlenmiştir. Kanunun 25.maddesinin 1.fıkrasında; “Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını , (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı malul sayılır.” denilmiştir. Kanun düzenlemesine göre sigortalının malul sayılabilmesi için çalışma gücünün yahut iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün %60 oranında kaybını gerekli görmüştür.

5510 sayılı SSGSSK’ya göre malul sayılmak için; maluliyete sebep olan rahatsızlığın, ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladıktan sonra ortaya çıkmış olması, çalışma veya meslekte kazanma gücünün %60 oranında kaybı ve malullük durumunun kurum sağlık kurullarınca tespiti gerekmektedir. Dolayısıyla kişilerin malullük sigortasından faydalanabilmeleri için bu koşulların birlikte gerçekleşmesi zaruridir. [33]

2.1.2. Hizmet Akdi ile Çalışanlar ve Bağımsız Çalışanlar Açısından Malullük Sigortası

2.1.2.1. Çalışma Gücünün Yüzde Altmış Oranında Kaybı

Malul sayılabilmenin aranan şartlardan ilki çalışma gücünün en az %60 oranında kaybıdır. Kanuna göre “Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını kaybettiği” Kurumca tespit edilen sigortalı malul sayılmaktadır.

5510 sayılı Kanun kapsamında olan sigortalıların malul sayılabilmeleri için MTİY’nin (Ek-1) hastalık listesinde belirtilmiş olan rahatsızlıklar dikkate 16 grup listelenmiştir. Sigortalıların MTİY hastalık listesinde belirtilmiş olan rahatsızlıkların birden fazlasına sahip olması halinde en ağır hastalık dikkate alınmaktadır.

Malullük sigortasından yararlanabilmeleri için her ne kadar %60’lık çalışma gücü kaybını şart olarak aransa da, çalışma gücü kayıpları bu oranın altında olan sigortalılar için de erken emeklilik hakkı tanımaktadır. [34]

5510 sayılı SSGSSK’nın 28.maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında ‘Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce 25 inci maddenin ikinci fıkrasına göre malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalığı veya engelliliği bulunan ve bu nedenle malûllük aylığından yararlanamayan sigortalılara, en az onbeş yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3960 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla yaşlılık aylığı bağlanır.

Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca çalışma gücündeki kayıp oranının;

a) % 50 ilâ % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 16 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4320 gün,

b) % 40 ilâ % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 18 yıldan beri sigortalı olmaları ve 4680 gün,

malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla ikinci fıkranın (a) bendindeki yaş şartları aranmaksızın yaşlılık aylığına hak kazanırlar. Bunlar 94 üncü madde hükümlerine göre kontrol muayenesine tâbi tutulabilirler., hükmü ile malullük sigortası hükümlerinden yararlanamayan sigortalılara bir ayrıcalık tanınmıştır.

Çalışma gücü kaybının tespitinde sigortalının mesleğinin ve çalışma gücü kaybında işveren ya da çalışanın kusurunun önemi olmaksızın malullüğü doğuran birinci durum sigortalının çalışma gücünü en az %60 oranında kaybıdır. [35]

2.1.2.2. İş Kazası veya Meslek Hastalığı Sonucu Meslekte Kazanma Gücünün Belirli Oranda Kaybı

5510 sayılı Kanuna göre malul sayılabilmek için bir diğer kriter de iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü en az %60 oranında kaybetmektir. Malullük sigortasından yararlanabilmek için salt meslekte kazanma gücünün belli bir oranda kaybı yeterli görülmemiş, olayın iş kazası veya meslek hastalığı neticesinde olması gerektiği vurgulanmıştır.

İş kazası; sigortalıların sağlık durumunu beklenmedik ve ani bir şekilde tehlikeye sokan, yaralanmalarına bazen ölümlerine sebep olan ve kişileri bedenen ve ruhen zarara uğratan olay olarak tanımlanabilir.[36] 5510 sayılı SSGSSK’da iş kazası 13.maddede iş kazası; “Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olaydır.”  Şeklinde tanımlanmıştır.

Madde metninde belirtildiği üzere bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için; kazayı geçiren kişinin sigortalı olması, sigortalının işyerinde yahut işyeri olarak sayılan yerlerde bulunmuş olması, olayın işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle meydana gelmesi, kaza ile sonuç arasında uygun bir illiyet bağının bulunması, kişinin kaza neticesinde bedenen veya ruhen zarara uğraması ve bu unsurların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir.[37]

5510 sayılı SSGSSK’da 14.maddede meslek hastalığı; “Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.” şeklinde açıklanmıştır.

Bir hastalık veya sakatlık halinin meslek hastalığı sayılabilmesi için kişinin öncelikle sigortalı olması, yaşadığı sağlık probleminin yapmış olduğu iş neticesinde ortaya çıkmış olması, kişinin hastalanması, bedenen veya ruhen özre uğramış olması, maruz kaldığı rahatsızlığın ÇGMKGKY’de yer alması ve belirtilen süre içerisinde meydana gelmesi ve hastalığın doktor raporu ile tespit edilmesi gibi unsurların birlikte gerçekleşmesi gerekir.[38]

İş kazası; işi yapımı sırasında mesleki olmayan olaylar sonucunda da meydana gelebilirken, bir olayın meslek hastalığı sayılabilmesi için tamamen yürütülen işten kaynaklı olması gerekmektedir. İş kazasının oluşma süreci anlık olması durumuna karşın meslek hastalığı belirli bir zaman zarfında meydana gelmektedir.[39]

5510 sayılı SSGSSK’ya göre iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün %60 oranında kaybedilmesi durumunda sigortalı malullük aylığına hak kazanabilmektedir.

2.1.3. Kamu Görevlileri

Emekli Sandığı Kanunu malullüğü, adi malullük, vazife malullüğü ve harp malullüğü olmak üzere üç başlık halinde incelerken, 5510 sayılı SSGSSK ise genel malullük ve vazife malullüğü kavramlarına değinmiştir. 5510 sayılı SSGSSK’nın yürürlük tarihi olan 2008 yılı Ekim ayı itibariyle memuriyete giren vatandaşların malullük durumu bu yasaya tabi iken, SSGSSK’nın yürürlük tarihinden önce memuriyete giren kişiler için ise 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun malullük hükümleri geçerli olmaktadır. Kamu görevlileri açısından bu kadar açıklama ile yetinilecektir.

2.1.4. Malullük Durumunun Kurum Sağlık Kurulunca Tespiti

5510 sayılı SSGSSK’ya göre sigortalıların belirli bir oranda çalışma gücü ya da meslekte kazanma gücü kaybına uğraması malul sayılmaları için yeterli olmamakta, kişilerin bu kayıplarını bir raporla belgelemeleri de gerekmektedir.

5510 sayılı SSGSSK,  “Sigortalının çalışma gücünün ya da iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği, sigortalının veya işverenin talebi üzerine, Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilir.” (m.25/1). Denilmektedir. Buna göre malullük durumunun tespiti için önce Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularından usulüne uygun olarak düzenlenmiş bir rapor alınması, ardından bu rapor ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurum Sağlık Kurulunca tespit yapılması gerekmektedir.[40]

5510 sayılı SSGSSK’nın 3.maddesinde Kurum Sağlık Kurulları; belirtilmiştir. MTİY’nin 5.maddesinde yetkili sağlık hizmeti sunucuları belirtilmiştir.

2.2. Belirli Süre Sigortalı ve Prim Bildirmiş Olma

2.2.1. Genel Olarak

5510 sayılı SSGSSK’nın 26.maddesinin ikinci fıkrasında, “En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre malullük aylığına hak kazanabilmek için konulan genel şartın yanında başkasının sürekli bakımına muhtaç olan sigortalılar için bu genel kural esnetilmiştir.

Kanun hükmüne göre; malullük aylığından faydalanmak isteyen sigortalıların Kanunda belirtilmiş olan süre boyunca primlerinin bildirilmesini yeterli olup primler ödenmemişse dahi malullük aylığının bağlanması gerekecektir. Bağımsız çalışanlar ise bu durumun istisnasını oluşturmaktadır. Kanunun 4.maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve her türlü borçlarının ödenmiş olmasının zorunlu olup kuruma borcu bulunan bağımsız çalışan sigortalıya malullük aylığı bağlanmayacaktır. [41]

5510 sayılı SSGSSK’ye göre, sigortalının malullük aylığına hak kazanabilmesi için kural olarak en az on yıldan beri sigortalı olması ve kendisi için toplam 1800 gün prim bildirilmiş olması şartlarını birlikte gerçekleşmesi gerekmekte olup yalnızca on yıl veya daha uzun süreden beri sigortalı olmak  ya da  toplamda 1800 gün prim ödeme gün sayısına sahip olmak da tek başına yeterli değildir.

5510 sayılı SSGSSK’nın 4.maddesinde sigortalı sayılanlara değinerek malullük sigortasından yararlanabilme imkanı olan kişiler netleştirilmiştir.[42] [43] [44]

5510 sayılı SSGSSK’nın 38.maddesinde “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, mülga 2/6/1949 tarihli ve 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanununa, mülga 4/2/1957 tarihli ve 6900 sayılı Maluliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Hakkında Kanuna, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tabi olarak malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır. Bu Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreçler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir. (Değişik üçüncü fıkra :17/4/2008-5754/24 md. )Aylık bağlama işlemlerinde dikkate alınan sigortalılık süreleri, sigortalılığın başlangıç tarihi ile sigortalının aylık bağlanması için yazılı istekte bulunduğu, aylık bağlanması için istekte bulunmayan sigortalılar için ise ölüm tarihi arasında geçen süredir. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalılar bakımından sigortalılık süresi; sigortalılığın başlangıç tarihi ile 48 inci maddeye göre yetkili makamdan emekliye sevk onayının alınarak görevi ile ilişiğinin kesildiği ayın son günü arasında geçen süredir.” Denilmektedir. .

Burada önemli olan ilk defa sigortalı olunan tarih ile malullük aylığı için başvurulan tarih arasında on yıllık sürenin geçmiş olması olup, ilk sigortalılık tarihi ile başvuru tarihi arasında geçen zaman diliminin tamamında kişilerin sigortalı olmasına gerekmemektedir.[45].

2.3. Sigortalı Olmadan Önce Malul Durumda Bulunmama

5510 sayılı SSGSSK’ 25.maddesinin 2.fıkrasında; “Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce sigortalının çalışma gücünün %60’ını veya vazifesini yapamayacak derecede meslekte kazanma gücünü kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilirse, sigortalı bu hastalık veya engelliliği sebebiyle malullük aylığından yararlanamaz.” denilmiştir. Buna göre sigortalı olarak çalışmaya başlamadan önceki rahatsızlıklar maluliyet kapsamında değerlendirilmeyecektir.

5510 sayılı SSGSSK, sigortalının ilk kez çalışmaya başlamadan önce çalışma gücünü %60 oranında kaybettiğinin önceden veya sonradan tespit edilmesi durumunda kişinin malullük aylığından faydalanamayacağını belirtilmiştir. 5510 sayılı SSGSSK’ya göre tespiti yapmakla yükümlü makam olan Kurum aynı zamanda ispatla da yükümlüdür.

2.4. İşten Ayrılma ve Kurumdan Yazılı İstekte Bulunma

Sigortalının malullük sigortasından faydalanabilmesi için Kanunda belirtilmiş olan sigortalılık süresi ve prim gün süresini doldurmuş olmanın yanı sıra; sigortalının çalıştığı işten ayrılması, işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması da gerekmektedir.[46] Aylık bağlanabilmesi için Kuruma yazılı başvuru yapma şartı yalnız malullük sigortası için değil, tüm uzun vadeli sigorta kolları için gerekli bir şarttır.[47]

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin (SSİY) 53.maddesinde kuruma verilmesi gereken dilekçede neler yazacağı hususuna değinilmiştir.[48]

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MALULLÜK SİGORTASINDAN SAĞLANAN YARDIMLAR

3.1. Malullük Aylığı

5510 sayılı SSGSSK’ m. 26: “Malullük sigortasından sigortalılara sağlanan hak, malullük aylığı bağlanmasıdır.”  düzenlemesini içermektedir.

Maluliyet sebebi ile çalışamamaktan dolayı ekonomik olarak zorluğa düşen sigortalıya etkin bir koruma sağlamak sigortalıya aylık bağlanmasının temelini teşkil etmektedir. Malullük sigortası uzun vadeli sigorta kolları içerisinde düzenlenmiştir. Bu sebeple yaşlılık ve ölüm sigortaları ile benzerlik içerisindedir.[49] MYÖ uzun vadeli olduğu için bu sigortalardan sağlanan ivazlarda süreklidir.

5510 sayılı SSGSSK’ m. 3 te  gelir ve aylık ayrımı bulunmaktadır. İlgili maddede; “Gelir, iş kazası veya meslek hastalığı halinde sigortalıya veya sigortalının ölümü halinde hak sahiplerine yapılan sürekli ödemeyi, aylık ise malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile vazife malullüğü halinde yapılan sürekli ödemeyi ifade eder.” denilmiştir. Dolayısıyla aylık; uzun vadeli sigorta kolları arasında sayılmakta olan MYÖ sigortalarından sağlanan bir sosyal güvenlik ivazıdır.

Malullük ve yaşlılık sigortalarında direkt olarak hak sahiplerine aylık bağlanmaktadır.

Malullük aylığı genel olarak  süreklilik arz eden bir ödeme türü olduğundan, sigortalılara belirli süre sigortalı olma ve prim bildirilme şartı getirilmiştir. Buna karşın malullük aylığı tam olarak sigortalılardan alınan primin karşılığı değildir.

3.1.1. Malullük Aylığının Hesaplanması

5510 sayılı SSGSSK’nın 27.maddesinde “Malullük aylığı; prim gün sayısı 9000 günden az olan sigortalılar için 9000 gün üzerinden, 9000 gün ve daha fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden, 29’uncu madde hükümlerine göre hesaplanır. Sigortalı başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise tespit edilen aylık bağlama oranı 10 puan artırılır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için 9000 prim gün sayısı 7200 gün olarak uygulanır.” (m.27/1)  denilerek malullük aylığının hesaplanma usulü belirlenmiştir. Burada malullük aylığının hesaplanmasında malullüğe özgü bir hesaplama yönteminden ziyade yaşlılık aylığının hesaplanması yöntemine de atıfta bulunulmuştur.

5510 Sayılı SSGSSK’nın 29.maddesi yaşlılık aylığının hesaplanmasına yer vermektedir “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar ile aynı fıkranın (c) bendine göre bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığı, aşağıdaki hükümlere göre belirlenecek ortalama aylık kazancı ile aylık bağlama oranının çarpımı sonucunda bulunan tutardır.”

“Ortalama aylık kazanç, sigortalının her yıla ait prime esas kazancının [50], kazancın ait olduğu yıldan itibaren aylık talep tarihine kadar geçen yıllar için, her yıl gerçekleşen güncelleme katsayısı [51] ile güncellenerek bulunan kazançlar toplamının, itibarî hizmet süresi ile fiilî hizmet süresi zammı hariç toplam prim ödeme gün sayısına bölünmesi suretiyle hesaplanan ortalama günlük kazancın otuz katıdır. Aylık bağlama oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için %2 olarak uygulanır. Bu hesaplamada 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır. Ancak aylık bağlama oranı %90'ı geçemez.”

“28 inci maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre aylığa hak kazanan sigortalılar için hesaplanacak aylık bağlama oranı, prim ödeme gün sayısı 9000 günden az olanlar için çalışma gücü kayıp oranının 9000 gün prim ödeme gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakamın %60'a bölünmesi suretiyle hesaplanan gün sayısına göre, %50'yi geçmemek üzere üçüncü fıkra uyarınca tespit edilen orandır. Prim ödeme gün sayısı 9000 günden fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısına göre aylık bağlama oranı belirlenir. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için bu fıkrada geçen 9000 prim gün sayısı 7200 gün, % 50 oranı da % 40 olarak uygulanır.”

“Yukarıdaki şekilde hesaplanan aylığın başlangıç tarihinin yılın ilk altı aylık dönemine rastlaması halinde 55 inci maddenin ikinci fıkrasına göre Ocak ödeme dönemi için gelir ve aylıklara uygulanan artış oranı kadar artırılarak, yılın ikinci altı aylık dönemine rastlaması halinde ise öncelikle Ocak ödeme dönemi, daha sonra Temmuz ödeme dönemi için gelir ve aylıklara uygulanan artış oranları kadar artırılarak, sigortalının aylık başlangıç tarihindeki aylığı hesaplanır.”

Başkasının sürekli bakımına muhtaç sigortalılar için tespit edilen aylık bağlama oranı 10 puan artırılmaktadır.

Sigortalılığı 5510 sayılı SSGSSK öncesinde bulunan kişiler için durum daha farklıdır. Bu kişiler için bağlanacak aylıkların hesabına SSGSSK’nın geçici 2.maddesinde değinilmiştir.[52]

3.1.2. Malullük Aylığının Başlangıcı ve Avans

3.1.2.1. Malullük Aylığının Başlangıcı

5510 sayılı SSGSSK m. 27/2: “Malullük aylığı, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar ile (c) bendi kapsamında sigortalı iken görevinden ayrılmış ve daha sonra başka bir sigortalılık haline tabi olarak çalışmamış olanların; a) Malûl sayılmasına esas tutulan rapor tarihi yazılı istek tarihinden önce ise yazılı istek tarihini, b) Malûl sayılmasına esas tutulan rapor tarihi yazılı istek tarihinden sonra ise rapor tarihini, c) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışmakta olanların ise, malûliyetleri sebebiyle görevlerinden ayrıldıkları tarihi, takip eden ay başından itibaren başlar” (m.27/2). Hükmü ile malullük aylığının başlangıcı ile ilgili koşulları düzenlemiştir. Tüm koşulların gerçekleşmiş olması şart olup gerekli tüm unsurların gerçekleştiği tarihi izleyen aybaşından itibaren aylık bağlanır.

3.1.2.2. Avans Ödenmesi

5510 sayılı SSGSSK m.97/6: “Sigortalılar ile bunların hak sahiplerinin, genel sağlık sigortalıları ile bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, bu Kanunun uygulanması bakımından hak ettikleri alacaklarının süresi içinde ödenememesi halinde, avans verilmesine Kurum yetkilidir.” Hükmünü içermekte olup madde uyarınca sigortalıların malullük aylıkları bağlanmadan önce belli bir miktar avans alabilmeleri mümkündür. Sigortalıların avans ödemelerini alabilmeleri Kurumun inisiyatifindedir. Avansın süresi de Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde belirtilmiştir SSİY m.82 göre; “Aylık veya gelirin 90 gün içinde ödenmemesi durumunda kurumca gelir ve aylık bağlanmasına hak kazandığı anlaşılan sigortalı ve hak sahiplerine yazılı talepte bulunmaları halinde, ileri ki alacaklarından mahsup edilmek üzere avans ödenebilir. Avans miktarı her 3 ay için, bağlanacak aylıklarda net asgari ücretin 3 katını, gelirlerde net asgari ücretin 2 katını geçmemek üzere Kurumca belirlenir. Avansın bağlanacak gelir ve aylık birikmiş tutarından fazla olan bölümü, müteakip gelir ve aylıklarından ¼ oranında kesilerek mahsup edilir.”

3.1.3. Malullük Aylığının Ödenmesi, Tahsili, Alt Sınırı ve Bildirilmesi

3.1.3.1. Malullük Aylığının Ödenmesi

5510 sayılı SSGSSK m.55/6 ; “Sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanan gelir veya aylıklar, her ay peşin olarak ödenir. Gelir ve aylıkların ödeme dönemleri, ödeme tarihleri, ödeme şekli ve ödeme merkezleri Kurumca belirlenir.” Denilmektedir. Buna göre malullük aylığı ödemeleri Kurumun belirlemiş olduğu tarihlerde ve Kurumun belirlemiş olduğu kanallar aracılığı ile nakit olarak ödenmektedir.

3.1.3.2. Malullük Aylığının Tahsili

Malullük aylığına hak kazanmış bulunan sigortalıların, aylıklarını belirli süre içerisinde tahsil etmemeleri durumunda 5510 sayılı SSGSSK’nın 97.maddesinde hükmü gereğince kurumun belirtmiş olduğu zaman zarfında aylıkların tahsil edilmemesi durumunda, aylıklar durdurulabilmektedir. Kişilerin sosyal güvenlik risklerine maruz kalmaları sebebiyle bağlanması gereken gelir ve aylıkların, hakkın kazanıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde istenmeyen kısmı zamanaşımına uğrar. Tahakkuk tarihinden itibaren on iki ay sonuna kadar tahsil edilmemiş olan gelir ve aylıklar ise durdurulur. GSS’li ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin alacakları, hakkı doğuran olayın öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl içinde istenmezse zamanaşımına uğrar, hakkı doğuran olay tarihinden itibaren ise beş yıl sonunda düşer.

3.1.3.3. Malullük Aylığının Alt Sınırı

5510 sayılı SSGSSK’nın 55.maddesinde malullük aylığının alt sınırı belirlenmiştir. Buna göre : “Bu Kanuna göre sigortalıya bağlanacak aylıklar ile ölen sigortalının hak sahiplerinin aylıklarının hesabına esas tutar, çalışma sürelerindeki her yıl için 82 nci maddeye göre tespit edilen prime esas günlük kazanç alt sınırları dikkate alınarak, talep veya ölüm yılına ait Ocak ayı itibariyle 29 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenen ortalama aylık kazancın % 35'inden, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğu varsa % 40'ından az olamaz. Hak sahibi kimselerin aylıkları; hak sahibi bir kişi ise bu fıkraya göre hesaplanan alt sınır aylığının % 80'inden, hak sahibi iki kişi ise % 90'ından az olamaz. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmı aylıklar için bu fıkra hükümleri uygulanmaz. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalılar için ayrı ayrı olmak üzere, malullük sigortasından dosya bazında her yıl bağlanan aylıkların aylık başlangıç tarihinin ait olduğu yılın Ocak ayı itibarıyla yıl içine ait artışlar uygulanmaksızın hesaplanacak tutarları, yaşlılık sigortasından bir önceki yılın son ödeme ayında söz konusu sigortalılar için ayrı ayrı dosya bazında ödenen en düşük yaşlılık aylığından az olamaz.” Denilmektedir. Madde hükmü gereğince aylık bağlama oranı en az %35 olacak ve sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişinin olması durumunda aylık bağlama oranı %40’dan az olmayacaktır.

3.1.3.4. Malullük Aylığının Bildirilmesi

5510 sayılı SSGSSK’nın 42.maddesi ereğince sigortalılara bağlanacak olan malullük aylığının Kurum tarafından bildiriminin yapılması gerekmektedir.[53] Bildirim tarihinden itibaren sigortalıların, Kurum kararına karşı yetkili iş mahkemesine dava açma imkanları vardır.[54]

3.1.3.5. Malullük Aylığının Artırılması

5510 sayılı SSGSSK’ya göre; “Bağlanan gelir ve aylıklar, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenir.” (m.55/2) hükmünce artacaktır.

3.1.4. Malullük Aylığının Değişmesi, Kesilmesi, Yeniden Başlaması

3.1.4.1. Malullük Aylığının Değişmesi

Sigortalıların malullük durumundaki değişiklikler mevcut aylıklarını değiştirecektir. Bu husus kontrol muayenesi ile belirlenmektedir.

3.1.4.1.1. Kontrol Muayenesi

Sosyal Güvenlik Kurumu, malullük aylığı almakta olan sigortalıların malul sayılmalarına sebebiyet veren sağlık durumlarının devam edip etmediğini tespit etmek amacıyla kontrol muayenesi talep edebilir.[55] Kontrol muayenesi yalnızca Kurum talebiyle değil, sigortalılar ve hak sahiplerinin talebine istinaden de yapılabilir. Kurum kontrol muayenesine tabi tutulması gereken sigortalılara, muayene tarihinden en az üç ay önce yazılı bildirim yapar. Sigortalıların Kurum tarafından yazılı şekilde gelen kontrol muayenesi talebine katılımları zorunludur.[56]

3.1.4.2. Malullük Aylığının Kesilmesi ve Yeniden Başlaması

Malullük aylığının hangi durumlarda kesileceği ve hangi durumlarda yeniden bağlanacağı 5510 sayılı SSGSSK’m.  27 yer almaktadır.[57]

Bununla birlikte 5510 sayılı SSGSSK’nın geçici 1. ve 14.maddesinde, mülga Kanunlar kapsamında sigortalı olanlar için birtakım istisnalar getirilmiştir. İlk sigortalılığı 5510 sayılı SSGSSK öncesinde olup malullük aylıkları da bu dönemde bağlanmış olan sigortalılarla, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce sigortalı olup da malullük aylıkları yürürlük tarihinden sonra bağlanan sigortalılar için farklı uygulamalar hayata geçirilmiştir. [58]

2010/67 sayılı SGK genelgesinde mülga Kanunlar çerçevesinde malullük aylığı bağlanması ve kesilmesi işlemlerine ayrıntılı olarak değinilmiştir.[59]

3.1.5. Malullük Aylığının Diğer Aylık ve Gelirlerle Birleşmesi

Bir veya birden fazla sosyal sigorta ilişkisi, aynı kişide birleşerek, onun birkaç gelir veya aylıktan aynı anda yararlanma durumu 5510 sayılı SSGSSK’da aylık ve gelirlerin birleşmesi başlığı altında düzenlenmiştir.[60] İlgili Kanun maddesinde ikiden fazla dosyadan gelir ve aylık alınmasını engellemiştir.

3.1.6. Malullük Aylığının Haczedilemezliği

5510 sayılı m. 93. “Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir. Hükmü gereğince 88.maddede belirtilmiş olan prim borcu vb. ve nafaka borcundan kaynaklanan alacaklar dışında kişilerin aylıklarının haczedilmesi mümkün değildir.

3.2. Malullük Sigortası Bakımından Üçüncü Kişilere Rücu

Malullük sigortası ile ilgili önemli huşulardan birisi de üçüncü kişinin ve işverenin sorumluluğudur.

Bu kapsamda 5510 sayılı SSGSSK ile yeni bir düzenleme yapılarak uzun vadeli sigorta kolundan bağlanan aylıklar için Kuruma rücu hakkı tanınmıştır. Buna göre Kanunun “Uzun vadeli sigorta kolları bakımından üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlıklı 39.maddesine göre; “Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malul veya vazife malulü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir. [61]

Malullük, vazife malullüğü veya ölüm hali, kamu görevlilerinin veya er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan aylıklar için Kurumca, kurumuna veya ilgililere rücu edilmez.”  Hükmü ile rücu konusu düzenlenmiştir.

3.3. Malullük Aylığı Alanlara Sağlanan Diğer Yardımlar

Malullük şartlarına haiz olan sigortalılara malullük aylığı dışında sağlık yardımları, işe alıştırma, sosyal yardım zammı, yol parası ve zorunlu giderler ve devlet memurlarına emekli ikramiyesi ödenmesi gibi alanlarda da yardımlar yapılmaktadır.



[1] A.Can Tuncay-Ömer Ekmekçi, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Beta Yayınları, İstanbul, 2011, s. 1

[2] Abdurrahman Ayhan, “Sosyal Güvenlik Kavramı ve Sosyal Güvenlik İlkeleri”, Sosyal Güvenlik Dergisi, S:1, 2012, s. 43.

[3] Ali Nazım Sözer, Türkiye’de Sosyal Hukuk, 2.Baskı, Barış Yayınları, İzmir, 1998, s. 15.

[4] Cahit Talas, Sosyal Ekonomi, 6.Bası, S Yayınları, Ankara, 1983, s. 323.

[5] Sait Dilik, Sosyal Güvenlik, Kamu-İş Yayınları, Ankara, 1991, s. 1.

[6] Turan Yazgan, İktisatçılar İçin Sosyal Güvenlik, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1992, s. 17.

[7] Orhan Tuna-Nevzat Yalçıntaş, Sosyal Siyaset, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2000, s. 129.

[8] Turan Yazgan, Türk Sosyal Güvenlik Sistemi ve Meseleleri, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1981, s. 75

[9] Müjdat Şakar, Sosyal Sigortalar Uygulaması, 12.Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2017, s. 3.

[10] Sait Dilik, a.g.e., s. 5.

[11] Yaşar Bilge, Ahmet Saltık, Gürhan Fişek, İş Kazaları ve Bilirkişilik Kitabı, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2012, s. 24.

[12] Nurşen Caniklioğlu, “5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Avrupa Sosyal Şartı Hükümleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi”, Legal Dergisi, 2012, s. 157.

[13] Hicran Atatanır, “Sosyal Güvenlik ve Aile Yardımı Uygulamaları “, Çalışma İlişkileri Dergisi, C:2, S:1, 2011, s. 143

[14] Can Tuncay, a.g.e., s. 35.

[15] Yusuf Alper, Duygu Açık, Ulviye Tüfekçi Yaman, “Sosyal Güvenlikte Yeni Yol Arayışı: Risk Temelli Sosyal Güvenlik Anlayışından Herkes İçin, Hayat Boyu Sosyal Güvenlik Anlayışına” İş, Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, C:20, S:3, 2018, s. 392.

[16] Bülent Alpar, “Ilo Sosyal Güvenlik Nihai Raporu ve Gerçekleşen Değişiklikler”, Kamu-İş Dergisi, C:5, S:4, 2000, s. 5.

[17] Müjdat Şakar, a.g.e., s. 4.

[18] Turan Yazgan, a.g.e., s. 14.

[19]SGK,http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/sgk/tr/emekli/is_kazasi_ve_meslek_hastaligi/kisa_vadeli_sigorta_kollari,

[20] Turan Yazgan, a.g.e., s. 240.

[21] Türk Hukuk Lügati, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1991, s. 218.

[22] Yusuf Alper, Sosyal Sigortalar Hukuku, 9.Baskı, Dora Yayınları, Bursa, 2018, s. 305.

[23] A.Can Tuncay-Ömer Ekmekçi, a.g.e., s. 328.

[24] Ali Nazım Sözer, a.g.m., s. 34.

[25] Ali Nazım Sözer, a.g.m., s. 34.

[26] Levent Akın, a.g.e., s. 164.

[27] Mehmet Bağcı, Maluliyet ve Vazife Maluliyeti, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2014

[28] Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü 22.06.1972 Tarih ve 14223 Sayılı R.G.

[29] Ek-1’de sayılan hastalıklar Nöroloji, Psikiyatri, Göz Hastalıkları, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları, Onkoloji, Hematoloji, Ortopedi ve Travmatoloji, Romatoloji, Dermatoloji, Kardiyoloji, Damar Hastalıkları, Genitoüriner Sistem Hastalıkları, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları, Solunum Sistemleri Hastalıkları ve Diğer olmak üzere 16 farklı başlıkta yer alan rahatsızlıklardır.

[30] Yusuf Alper, a.g.e., s. 283;.

[31] A.Can Tuncay-Ömer Ekmekçi, a.g.e., s. 398;

[32] Mehmet Bağcı, a.g.t., s. 8.

[33] Yunus Yelmen, “5510 Sayılı Kanuna Göre 4(a), (4(b) ve 4(c) Sigortalılarının Malullük Hali İle Malullük Sigortasından Sağlanan Yardımlar”, Mali Çözüm Dergisi, 2011, s. 249;

[34] Ramazan Elma, Örnekler ve Uygulamalarla Sosyal Güvenlik Hukuku, 3.Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2018, s. 315.

[35] Çalışma gücünün yitirilme oranının saptanmasında Kanunda sözü geçen tüzüğün göz önünde bulundurulması ve maluliyete ilişkin doktor muayeneleri sonucunda düzenlenecek raporların da tüzük hükümlerine uygun olması zorunludur. Bağ-Kur Kanununun 28.maddesinde öngörülen çalışma gücü belirli bir meslekle bağlantılı çalışma gücü değil, genel nitelikteki çalışma gücüdür. Ankara Numune hastanesinin verdiği tetkikler sonucu Bağ-Kur vekilinin yaptığı temyiz sonucu; çalışma gücünün yitirilme oranının saptanmasında, Kanunda sözü geçen tüzüğün göz önünde bulundurulması ve maluliyete ilişkin doktor muayeneleri sonucunda düzenlenecek raporların da tüzük hükümlerine uygun olması zorunludur. Çünkü Kanunun amacı, çalışma gücünün yitirilme oranının saptanmasında tüzükle belirtilen objektif halleri ortaya koymak ve bu halleri belirli sonuçlara bağlamak suretiyle uygulamada yeknesaklığı sağlamak, benzer olaylarda değişik sonuçlara varılmanın önlenmesidir.” HGK. 1981/10-428 E.982/839 - K.22.10.1982.T.

[36] Savaş Taşkent, İş Kazası Kavramı, Prof. Dr. Nuri Çelik’e Armağan, Beta Yayınları, 1.Basım, İstanbul, 2001, s. 1952; Hüseyin Ceylan, “Türkiye’deki İş Kazalarının Genel Görünümü ve Gelişmiş Ülkelerle Kıyaslanması”, Uluslararası Mühendislik Araştırma ve Geliştirme Dergisi, C:3, S:2, 2011, s. 19;.

[37] Ali Nazım Sözer, Türk Sosyal Sigortalar Hukukunda İş Kazası Kavramı ve Unsurları Prof. Dr. Nuri Çelik’e Armağan, Beta Yayınları, 1.Basım, İstanbul, 2001, s. 1894;

[38] Ramazan Elma, a.g.e., s. 228.

[39] Ramazan Elma, a.g.e., s. 228.

[40] Nurşen Caniklioğlu, a.g.m., s. 150.

[41] Nurşen Caniklioğlu, a.g.m, s. 151.

[42] 5510 sayılı SSGSSK’nın 4.maddesinin 1.Fıkrasının (a) bendinde belirtilmiş olan; “Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar, işçi sendikaları ve konfederasyonu ile sendika şubelerinin başkanlıkları ve yönetim kuruluna seçilenler, bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan; film, tiyatro, sahne, gösteri, ses ve saz sanatçıları ile müzik, resim, heykel, dekoratif ve benzeri diğer uğraşları içine alan bütün güzel sanat kollarında çalışanlar ile düşünürler ve yazarlar, mütekabiliyet esasına dayalı olarak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülke uyruğunda olanlar hariç olmak üzere, yabancı uyruklu kişilerden hizmet akdi ile çalışanlar, 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanuna127 göre çalıştırılanlar, 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanununda128 belirtilen umumi kadınlar, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanlar, kamu idarelerinde ders ücreti karşılığı görev verilenler ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4’üncü maddesinin (C) bendi kapsamında çalıştırılanlar, Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen Toplum Yararına Çalışma Programlarından Yararlananlar”, (m.4/1-a)

[43] Kanunun 4.maddesinin 1.Fıkrasının (b) bendinde; “Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise, Ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları, tarımsal faaliyette bulunanlar”, (m.4/1-b)

[44] Kanunun 4.maddesinin 1.Fıkrasının (c) bendinde; “Kamu idarelerinde; Bu maddenin birinci fıkrasının (a)bendine tabi olmayanlardan, kadro ve pozisyonlarda sürekli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar, bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine tabi olmayanlardan, sözleşmeli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86’ıncı maddesi uyarınca açıktan vekil atananlar sigortalı sayılırlar.” (m.4/1-c) denilmektedir.

[45] Nurşen Caniklioğlu, a.g.m, s. 152.

[46] 5510 sayılı SSGSSK’ m 26

[47] Yusuf Alper, a.g.e., s. 309.

[48] Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin (SSİY) madde 53; “Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasına göre malul sayılan sigortalının Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının; (a) bendi kapsamında bulunması hâlinde, çalıştığı işten ayrıldıktan sonra, (b) bendi kapsamında bulunanların, iş yerini kapattıktan veya devrettikten sonra, (c) bendi kapsamında sigortalı olup, çalışmaya devam edenlerin, çalıştıkları kurumlarına müracaatları ile kurumlarınca alınacak emekliye sevk onayının ilgili üniteye gönderilmesi, görevinden ayrıldıktan sonra başka bir sigortalılık hâline tabi olarak çalışmamış olanların ise örneği Kurumca hazırlanacak tahsis talep dilekçesi ile ilgili üniteye başvurması şarttır. Tahsis talep dilekçesine (Mülga ibare:RG-17/4/2012-28267) (…) Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılardan ilgili döneme ait aylık prim ve hizmet belgesi henüz Kuruma verilmemiş olanlar için sigortalı işten ayrılış bildirgesi eklenir. Malullük durumunu gösteren sağlık kurulu raporu alınmadan doğrudan malullük aylığı bağlanması talebinde bulunan sigortalılar, öncelikle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarına sevk edilerek, malullük durumunun tespitine esas sağlık kurulu raporunun temini yoluna gidilir.” (m.53)

[49] Kenan Tunçomağ, a.g.e., s. 396.

[50] 146 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların prime esas kazançları aşağıdaki şekilde belirlenir: “a) Prime esas kazançların hesabında; 1) Hak edilen ücretlerin,2) Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan o ay içinde yapılan ödemelerin ve işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen tutarların,3) İdare veya yargı mercilerince verilen karar gereğince yukarıdaki (1) ve (2) numaralı alt bentlerde belirtilen kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, toplamı esas alınır. b) Ayni yardımlar ve ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları ile Kurumca tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgari ücretin % 30’unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarları, prime esas kazanca tabi tutulmaz.c) (b) bendinde belirtilen istisnalar dışında her ne adla yapılırsa yapılsın tüm ödemeler ile ayni yardım yerine geçmek üzere yapılan nakdi ödemeler prime esas kazanca tabi tutulur. Diğer kanunlardaki prime tabi tutulmaması gerektiğine dair muafiyet ve istisnalar bu Kanunun uygulanmasında dikkate alınmaz.” (5510 s.k.m. 80)

[51] Güncelleme Katsayısı: (Değişik: 17/4/2008-5754/1 md.) Güncelleme katsayısı: Her yılın Aralık ayına göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranının % 100’ü ile sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla gelişme hızının % 30’unun toplamına (1) tam sayısının ilâve edilmesi sonucunda bulunan değeri ifade eder.

[52] Buna göre; “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara tabi olanlara bağlanacak yaşlılık aylıkları aşağıdaki şekilde hesaplanır:

a) Sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen sürelerdeki prim ödeme gün sayılarına veya fiilî hizmet süresine ait aylık; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki kanun hükümlerine göre, aylık talep tarihindeki toplam prim ödeme gün sayısı veya fiilî hizmet süresi üzerinden, bu Kanunun yürürlük tarihi hesaplanacak aylığının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki prim ödeme gün sayısı veya fiilî hizmet süresi ile orantılı bölümü, aylık talep tarihine kadar geçen yıllar için, her yıl gerçekleşen güncelleme katsayısı ile çarpılarak hesaplanır.

b) Sigortalının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen sürelerdeki prim ödeme gün sayılarına ait aylığı, aylık talep tarihindeki toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden 29 uncu madde hükümlerine göre hesaplanacak aylığının, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonraki prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır. Ancak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 3600 prim gün sayısını doldurmamış olan sigortalıların yaşlılık aylığı bağlama oranının hesabında, sigortalının Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen ve Kanunun yürürlük tarihinden önceki prim gün sayısını 3600 güne tamamlayan hizmet sürelerinin her 360 günü için %3 oranı esas alınır.

c)Aylık, (a) ve (b) bentlerine göre hesaplanan kısmî aylıkların toplamından oluşur. Aylıklar ayrıca 29 uncu maddenin son fıkrasına göre artırılarak belirlenir.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddesinin (a) bendine göre gösterge sistemi içinde hesaplanacak kısmî aylıklara esas gösterge, sigortalıların ortalama yıllık kazanç hesabına giren takvim yılı sayısı esas alınmak suretiyle hazırlanacak olan gösterge ve üst gösterge tespit tabloları esas alınarak belirlenir.

Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar geçen sürelere ilişkin aylığın hesabında esas alınan asgari aylık tutarı ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre belirlenen eski tam aylık tutarı, toplam prim ödeme gün sayısı içinde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar geçen prim ödeme gün sayısının oranına tekabül eden tutar üzerinden esas alınır.

Yurt dışı hizmet borçlanması yapanların aylıkları da yukarıda belirtilen fıkralara göre hesaplanır.

Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında sigortalı sayılanlardan, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili kanun hükümleri ile bu madde hükümlerine göre yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra çalışmaya başlaması nedeniyle aylıkları kesilenlerden, işten ayrılarak yeniden yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunanların yeni aylıkları, bu Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre hesaplanır.

Malullük ve ölüm aylıkları, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılar için yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümler, (b) bendi kapsamındaki sigortalılar için ise bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki hükümlere göre esas alınan süreler dikkate alınarak 27 nci veya 33 üncü madde hükümlerine göre hesaplanır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı veya iştirakçi olup, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, farklı sosyal güvenlik kurumlarına ya da bu Kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi olanlara aylık bağlanmasına esas alınacak kanun, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre tespit olunur ve bunlar hakkında, bu Kanunun geçici maddelerindeki hükümler uygulanır. Ancak, bunlardan bu Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına girmeyenlere 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaz. Bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanuna göre 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanması gerekenlerden, bu Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına girmeyenler için, bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri esas alınır. (a) bendi hükümlerinin uygulamasına esas alınacak kanun, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında geçen süreler hariç, bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenir. Bu Kanuna tabi hizmetlerle 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde de bu fıkra hükümleri esas alınmak suretiyle bu Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.”

[53] 5510 sayılı SSGSSK’nın 42.m. “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.”

[54] Ali Güzel, Ali Rıza Okur, Nurşen Caniklioğlu, a.g.e., s. 484.

[55] 5510 sayılı SSGSSK m. 94.

[56] Yusuf Alper, a.g.e., s. 317.

[57] 5510 sayılı SSGSSK m.  27 “Malullük aylığı almakta iken bu Kanuna göre veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaya başlayanların malullük aylıkları, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ödeme dönemi başında kesilir161 ve bu Kanuna tabi olarak çalıştıkları süre zarfında 80 inci maddeye göre belirlenen prime esas kazançları üzerinden 81 inci madde gereğince kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortasına ait prim alınır. Bunlardan işten ayrılarak yeniden malullük aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunan ya da emekliye ayrılan veya sevk edilenlere; kontrol muayenesine tabi tutulmak ve ilk aylığına esas malullüğünün devam ettiği anlaşılmak kaydıyla, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışıyorsa görevinden ayrıldığı tarihi, diğerlerine ise istek tarihlerini takip eden ödeme döneminden itibaren yeniden malullük aylığı hesaplanarak bağlanır.

Bu durumdakilerden ilk bağlanan malullük aylığına esas prim ödeme gün sayısı;

a)9000 günün üzerinde olanların aylıkları 30 uncu maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendi hükümleri uygulanarak hesaplanır.

b)9000 günden az olanların aylıkları ise, eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanmak suretiyle aylığın başlangıç tarihi itibariyle hesaplanan tutarının emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamının emeklilik öncesi prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü ile emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylığın toplamından oluşur. Emeklilik sonrası çalışmaya ait kısmi aylık, emeklilik öncesi ve sonrası prim ödeme gün sayısı toplamı ve emeklilik sonrası çalışmaya ait prime esas kazançları üzerinden bu maddenin birinci fıkrasına göre hesaplanan aylığın emeklilik sonrası prim ödeme gün sayısına orantılı bölümü kadardır. Yeni aylık, eski aylığın kesildiği tarihten sonra aylıklara yapılan artışlar uygulanmak suretiyle bulunan tutarın altında olamaz.

Yukarıdaki (a) ve (b) bentlerinde belirtilen 9000 prim gün sayısı, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için 7200 gün olarak uygulanır.”

[58] 5510 sayılı SSGSSK’nın geçici 1.madde; “17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır” denilmektedir. Öte yandan Kanunun geçici 14.maddesinde de; “Bu Kanunun yürürlüğe tarihten önce iştirakçi veya sigortalı olanlar, vazife malullüğü, malullük ve yaşlılık veya emekli aylığı bağlananlar ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaya devam edenler hakkında; bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya başlayanlar hariç olmak üzere sosyal güvenlik destek primine tabi olma bakımından bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.”

[59] İlgili genelgeye göre 5510 sayılı SSGSSK’nın yürürlük tarihinden önce sigortalı olanlardan; “4(b) sigortalıları için; 1/10/2008 tarihinden önce 1479 ve 2926 sayılı kanunların mülga hükümlerine göre tarafına malullük aylığı bağlananlar ile bu tarihten önce sevk edilenlerden malul sayılanların malullük aylığı mülga kanun hükümlerine göre kesilecektir. 1479 sayılı Kanun kapsamında malullük aylığı almakta iken 1/10/2008 tarihinden sonra;

- 4(a) kapsamında sigortalı olursa, prime esas kazançları üzerinden %30 ve kısa vadeli sigorta kolları primi olmak üzere sosyal güvenlik destek primi kesilecektir.

- 4(b) kapsamında sigortalı olursa, malullük aylığı kesilmeyecek ve herhangi bir prim alınmayacaktır.

- 4(c) kapsamında sigortalı olursa aylığı kesilmeyecektir.

2926 sayılı Kanun kapsamında malullük aylığı almakta iken 1/10/2008 tarihinden sonra;

- 4(a) kapsamında sigortalı olursa, prime esas kazançları üzerinden %30 ve kısa vadeli sigorta kolları primi olmak üzere sosyal güvenlik destek primi kesilecektir.

- 4(b) kapsamında sigortalı olursa, malullük aylığı kesilmeyecek, tarımsal faaliyette bulunanlar ve muhtarlar hariç aylıklarından sosyal güvenlik destek primi kesilecektir.

- 4(c) kapsamında sigortalı olursa aylığı kesilmeyecektir.

1/10/2008 tarihinden önce sigortalı olup, 5510 sayılı Kanunun 26 ncı maddesine göre tarafına malullük aylığı bağlanmış olan 4(b) sigortalısı;

- 4(a) kapsamında sigortalı olursa, prime esas kazançlarından geçici 14 üncü madde gereği sosyal güvenlik destek primi,

- 4(b) kapsamında sigortalı olursa 27 nci madde gereği aylığı,

- 4(c) kapsamında sigortalı olursa 27 nci madde gereği aylığı,

kesilecektir.

4(a) sigortalıları için; 1/10/2008 tarihinden önce 506 ve 2925 sayılı kanunların mülga hükümlerine göre tarafına malullük aylığı bağlananların malullük aylığı mülga kanun hükümlerine göre kesilecektir. 506 sayılı Kanun kapsamında malullük aylığı almakta iken 2008/Ekim ayından sonra;

- 4(a) kapsamında sigortalı olursa aylığı kesilecek, prime esas kazançları üzerinden tüm sigorta kollarına tabi prim alınacaktır.

- 4(b) kapsamında sigortalı olursa malullük aylığı kesilmeyecek, tarımsal faaliyette bulunanlar ve muhtarlar hariç malullük aylığından sosyal güvenlik destek primi kesilecektir. Prim oranı 2008 yılı için %12, 2009 için %13, 2010 yılı için %14 ve 2011 ve sonraki yıllar için %15 olarak uygulanacaktır.

- 4(c) kapsamında sigortalı olursa aylığı kesilmeyecektir.

2925 sayılı Kanun kapsamında malullük aylığı almakta iken 1/10/2008 tarihinden sonra;

- 4(a) kapsamında sigortalı olursa aylığı kesilecek, prime esas kazançları üzerinden tüm sigorta kollarına tabi prim alınacaktır.

- 4(b) kapsamında sigortalı olursa malullük aylığı kesilmeyecektir. Tarımsal faaliyette bulunanlar ve muhtarlar hariç malullük aylığından sosyal güvenlik destek primi kesilecektir. Prim oranı 2008 yılı için %12, 2009 için %13, 2010 yılı için %14 ve 2011 ve sonraki yıllar için %15 olarak uygulanacaktır.

- 4(c) kapsamında sigortalı olursa aylığı kesilmeyecektir.”163

[60] 5510 sayılı SSGSSK m. 54: “Bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda;

a) Uzun vadeli sigorta kollarından;

- Hem malullük hem de yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya, bu aylıklardan yüksek olanı, aylıklar eşitse yalnız yaşlılık aylığı,

- Malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı ile birlikte, ölen eşinden dolayı da aylığa hak kazanan sigortalıya her iki aylığı,

- Ana ve babasından ayrı ayrı aylığa hak kazanan çocuklara, yüksek olan aylığın tamamı, az olan aylığın yarısı,

- Birden fazla çocuğundan aylığa hak kazanan ana ve babaya en fazla ödemeye imkan veren ilk iki dosyadan yüksek olan aylığın tamamı, düşük olan aylığın yarısı,

- Hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığı,

- Bu Kanuna göre vazife malullüğü aylığı almakta iken, tekrar sigortalı olanlardan hem vazife malullüğüne hem de malullük aylığına hak kazananlara bu aylıklardan yüksek olanı, aylıkları eşitse yalnızca vazife malullüğü aylığı, bunlardan hem vazife malullüğü hem de yaşlılık aylığına hak kazananlara, bu aylıkların her ikisi,

- Evliliğin ölüm nedeniyle sona ermesi durumunda sonraki eşinden de aylığa hak kazananlara tercih ettiği aylığı, bağlanır” (m.54).

[61] 31.08.2010 tarihli ve 2010/99 sayılı Genelge 88